Kanser hastası birçok kadın, cinsel işlev bozukluğu ile başa çıkma konusunda öneriler istiyor. Yeni yapılan çalışmalar, kliniklerin bu konuya daha fazla ilgi gösterdiğini öne sürüyor.

Kadın Kanserleri Derneği'nin (SGO) Kadın Kanserleri Yıllık Toplantısı'nda sunulan bazı çalışmalara göre, çeşitli kanser türleri, özellikle rahim, serviks, yumurtalık ve meme kanseri, gibi pek çok kanser türünde azalan cinsel fonksiyon, çoğu zaman ele alınmayan bir yan etki olarak ortaya çıkıyor. 

Hastalar Cinsel Yaşamları Hakkında Soru Soramıyor

Bir araştırmada sunulan bulgulara göre, hastalar cinsel yaşamları ve ilişkileri hakkında konuşmak istiyor. New York City'deki Weill Cornell Tıp Fakültesi'nden Jesse T. Brewer ve meslektaşları, belgelenmiş kalıtsal meme kanseri, yumurtalık kanseri veya Lynch sendromu geçiren 63 hastayı kesitsel bir anketle araştırdılar.

Genel olarak, katılımcıların %86'sı cinsellik ve yakınlığın çok veya biraz önemli olduğunu, %78'inin de sağlık ekibinin bu konuyu ele almasının çok veya biraz önemli olduğunu belirtti. Ancak, katılımcıların yalnızca %40'ı tanı anında cinsellik konusunu konuşmak istediklerini çünkü bu fikirin çok bunaltıcı olduğunu söyledi.

Brown Üniversitesi'nde kadın kanserlerinde uzmanlaşmış bir onkolog olan Dr. Don S. Dizon, bir röportajda, onkologların cinsel yan etkiler ve tedaviden uzun süre sonra devam eden cinsel sorunlar konusunda daha bilinçli olduklarını ancak birçok hastanın cinsel endişelerini konuşma fırsatı bulamayabileceğini söyledi.

"Bu konuşmaların kapısını biz (onkologlar) açmalıyız; kanserli insanlar, uzmanları rahatsız etmekten korktukları için, özellikle daha önce bu konuda soru sorulmamışsa, bunu kendiliğinden gündeme getirmeyeceklerdir." 

Hekimlere, gerektiğinde hastaları özel hizmetlere, örneğin cinsel terapi, çift danışmanlığı, pelvik rehabilitasyon veya menopoz uzmanlarına yönlendirebilmeleri için sağlık sistemlerinde bir ağ bulması konusunda tavsiyede bulundu.

Toplantıda sunulan başka bir çalışmada, NYU Langone Health'ten Dr. Naaman Mehta ve meslektaşları, hastalarının cinsel sağlık endişelerini değerlendirmek ve yönetmek için 166 sağlık uzmanının verilerini incelediler. Ankete katılanların çoğu jinekolojik onkologlardı (%93,4). Bir radyasyon onkoloğu ve diğer branşlardan 10 sağlık uzmanı da anketi tamamladı.

Genel olarak, katılımcıların yaklaşık %60'ı hastalarının cinsel sağlık endişelerini düzenli olarak sordu ve bunların %98'i bu konuların jinekolojik onkologlar (kadın hastalaıkları onkologları) ile tartışılması gerektiğini söyledi. Yarısından biraz fazlası (%54) ise cinsel sağlık endişeleri hakkındaki tartışmayı hastaların başlatması gerektiğini söyledi.

Araştırmacılar, hastane ortamı ve eğitim düzeyi kontrol edildikten sonra kadın uzmanların, erkek uzmanlara kıyasla hastalarla cinsel sağlığı tartışma olasılığının önemli ölçüde daha yüksek olduğunu belirtti. Bu sonuçlar, cinsel sağlık taramasını jinekolojik onkolojik kliniklere entegre etmek için daha fazla yola ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştur.

Yapılan bu araştırmanın sonuçları, Dr. Dizon ve meslektaşlarının 2007 yılında yapmış olduğu araştırma sonuçları ile benzerdi. Dr. Dizon’un çalışmasında, katılımcıların %80'i cinsel sorunları araştırmak için yeterli zamanın olmadığını düşünüyordu.

Dr. Dizon yaptığı bir röportajda şunu belirtti:

"Kanserli kişilerin onkologlarının cinsel sağlık uzmanı olmasını beklemediğini anlamak çok önemlidir, ancak tedavi ve teşhisin neden olduğu diğer tüm yan etkilerde olduğu gibi, bunu fark eden de bizler olabiliriz."

Yaygın Şikayetler ve Nedenleri

Dr. Dizon'ın deneyimlerine göre, rahim kanseri olan kadınlarda vajinal kuruluk, penetrasyon sırasında ağrı ve vajinanın incelmesi gibi lokal belirtiler, kanserli kadınlarda yaygın cinsel şikayetlerdir; aynı şekilde, ilgi eksikliği ve menopoz tipi belirtiler gibi sistemik sorunlar da sıkça görülür.

Toplantıda sunulan çalışmalarda yer almayan Dr. Dizon "Radyasyona maruz kalanlar için, vajinal tünelde yapışıklıklar gelişebilir ve bu proaktif olarak tedavi edilmezse, bu vajinal stenozla sonuçlanabilir" diyerek fikrini belirtti. 

Nora Lersch, DNP, FNP-BC, AOCNP ve Nicole Dreibelbis, CRNP tarafından yapılan ve toplantıda sunulan diğer araştırmalara göre de diyabet, kardiyovasküler hastalık ve kas-iskelet sistemi durumları gibi komorbiditeler, kanserli kadınlarda cinsel sorunlara neden olabiliyor.

Yazarlar, Jinekolojik Onkoloji Bakımında Cinsel Sağlığa Öncelik Vermek başlıklı sunumlarında, kültür, din, fitness düzeyi, cinsel yaşam geçmişi ve cinsiyet spektrumu sağlığının yanı sıra anksiyete ve depresyon, demans ve madde bağımlılığı bozukluklarının da rol oynadığını belirttiler.

Pensilvanya, Pittsburgh'daki UPMC Hillman Kanser Merkezi'nde jinekolojik onkoloji konusunda uzmanlaşmış pratisyen hemşire Bayan Dreibelbis, bir röportajda düşük libido'nun tüm kanser türlerinde sık görülen bir şikayet olduğunu söyledi.

Bayan Dreibelbis, "özellikle aromatizaz inhibitörü tedavisi alan meme kanseri hastalarının, genellikle vajinal kuruluk ve dolayısıyla dispareuni yaşadığını” dedi.

Dr. Lersch ve Bayan Dreibelbis ayrıca şöyle yazıyor:

“Pelvik taban kasları, cinsel yanıtta önemli rol oynayan, kanser tedavisi veya ameliyatıyla zayıflayabilir ve cinsel yanıtın temel sinirleri olan pudendal sinirler de etkilenebilir.”

Cinsel Yaşamı Ciddiye Almak

Araştırmacılar, toplantıda sunulan bir başka çalışmanın da gösterdiği gibi, kadınlarda farklı kanser önleme tedavilerinin cinsel yan etkilerini hafifletmek üzere çalışmalar yapıyorlar. 

Seattle, Washington Üniversitesi’nden jinekolojik onkolog Dr. Barbara Norquist ve meslektaşları, over karsinomu açısından yüksek risk altında olan ve aralık salpenjektomi/gecikmiş ooferektomi (ISDO) veya risk azaltıcı salpingo-ooferektomi (RRSO) uygulanan hastaların cinsel fonksiyonlarını ve menopoz belirtilerini karşılaştırdılar.

Dr. Norquist bir röportajında şunu söyledi: 

"Over kanseri riski taşıyan hastalar için, tüplerin ve yumurtalıkların cerrahi olarak çıkarılması, tarama yapmanın over kanserinden yaşamı kaybetmeyi azaltmada etkili olmaması nedeniyle önlemin temelini oluşturur. Cerrahi sonucunda, birçok hasta yumurtalıklarını kaybetmekten dolayı ani bir şekilde postmenopoza girer.”

Dr. Norquist ayrıca sağlık ve yaşam kalitesi endişesiyle bazı hastaların ameliyatı geciktirdiğini, bunun arasında cinsel fonksiyonun da olduğunu belirtti.

WISP çalışması olarak bilinen bu çalışmada, araştırmacılar, fallop tüplerini ve yumurtalıklarını hemen aldıran 166 hasta ile bu operasyonu geciktiren 171 hasta arasındaki verileri karşılaştırdılar. Tüm hastalar cinsel fonksiyon hakkında anketleri de doldurdu. Birincil sonuç, cinsel işlev indeksine (FSFI) dayalı olarak başlangıçtan ameliyattan sonraki 6 aya kadar cinsel işlevdeki değişiklikti.

Genel olarak, cinsel fonksiyondaki değişiklikler hemen ovarektomi yaptıran grupta, 6 ay ve 12 ay sonra ovarektomi yaptıran gruplara kıyasla anlamlı derecede fazlaydı: 6 ay sonrası grubu için %33'e karşı %17 ve 12 ay sonrası grubu için%43'e karşı %20.

Hormon tedavisi kullanan hastaların daha ayrıntılı bir incelemesi, hemen ovarektomi grubundaki hastaların cinsel fonksiyondaki azalmaların hala, gecikmiş gruba kıyasla daha büyük olduğunu gösterdi, ancak hormon tedavisi kullanan hastalar arasındaki fark daha dramatik değildi.

Dr. Norquist bu durum için şunları söyledi:

“Hormon replasman tedavisi uygulansa bile, yumurtalıkları alınan hastaların tüpleri çıkarılanlara kıyasla cinsel işlevlerinde hala önemli zararlı değişiklikler olduğunu görmek beni şaşırttı; ancak bu durum HRT alamayanlarda daha da kötüydü.

Menopoz belirtilerinin genel olarak HRT ile iyi bir şekilde tedavi edilmesi bana güvence verdi, çünkü bu hastalar menopoz belirtilerinde tüpleri çıkarılmış hastalarla karşılaştırıldığında farklı puanlar almıyorlardı. Hastalar, yumurtalıkların alınması sonucu menopozal belitilerde ve cinsel işlevlerde öngörülen değişiklikler hakkında doğru bilgiyi hak eder ve herhangi bir kontrendikasyon olmadığında HRT sağlanmalıdır.”

Dr. Norquist ve meslektaşları, over kanserini önleme açısından salpenjektomi ile gecikmiş ovarektomi'nin güvenliğini inceleyen klinik çalışmaların sonuçlarını bekliyorlar, ancak cerrahi menopozla ilişkili menopoz ve cinsel yan etkilerin optimal yönetiminin belirlenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyor.

"WISP çalışmasının bulguları, profilaktik cerrahi geçiren kadınlarda hormonların önemini göstermektedir.”

Bulgular, salpenjektominin yumurtalıkların alınmasına kıyasla cinsel fonksiyon üzerinde daha az olumsuz etkiye sahip olduğunu gösterdiğini, hormon tedavisinin etkisinin ve hormon alan hastaların nispeten genç olmasının hormonlar ve cinsiyet hakkındaki mevcut bilgileri güçlendirdiğini belirtti.

Engeller ve Çözümler

Dr. Lersch ve Bayan Dreibelbis, sunumlarında cinsel yaşamın tartışılmasının önündeki engeller konusuna da yer verdi: 

Sağlık uzmanları tarafından kadınlara soru sormanın önündeki engeller arasında, sınırlı süre, cinsel sağlık konusundaki eğitim eksikliği, hastayı gücendirmekten veya rahatsız etmekten kaçınma isteği ve sorulan sorulara nasıl cevap verileceği konusundaki belirsizller  gibi faktörler yer alıyor. 

Hastalar açısından ise bu konunun tartışılmasına yönelik engeller arasında ise hastaların tartışmayı sağlık uzmanın başlatması gerektiğini düşünmesi, cinsel işlevin ciddiye alınmayacağına inanmaları ve bu konuda soru sormanın sağlık uzmanını rahatsız edeceğini düşünmeleri yer alıyor.

Oregon, Portland, Franz Kanser Enstitüsü’nden Dr. Lersch, bir röportajında şöyle diyor: "Neyse ki, son yıllarda cinsel sağlık ve jinekolojik kanser üzerine daha fazla bilgi ve araştırma bulunmaktadır, bu yüzden onkologlar kadınların karşılaşabileceği sorunların farkında olmaya başlıyorlar.”

Hastaların kanser tedavilerinin erken dönemlerinde potansiyel cinsel yan etkiler ve yardım imkanları hakkında bilgilendirilmesinin çok önemli olduğunu ekledi.

Onkologlar, hastalarının cinsel sağlığı ve refahının öneminin daha fazla farkına varmış olsa da Bayan Dreibelbis, bir röportajında, "tıbbi eğitime cinsel sağlık eğitiminin dahil edilmesinde tarihsel olarak bir kopukluk olduğunu düşünüyorum" dedi.

Dr. Lersch ve Bayan Dreibelbis sunumlarında, kanser hastalarında cinsel sorunları yönetmek için biyolojik ve psikolojik belirtileri dikkate almanın yanı sıra sosyal, kültürel ve kişisel faktörleri de içeren çok boyutlu bir yaklaşımı önerdiler.

Önerileri arasında hastaları ile disparoniyi tartışmak, acının içsel veya dışsal olup olmadığı gibi detayları sormak, mastürbasyon gibi cinsel ilişki dışı aktivitelerle ortaya çıkıp çıkmadığını ve kanamanın olup olmadığı sormak da yer alıyordu. 

Ayrıca onkoloji tedavileri ve ameliyatlar, bireyin kendi lübrikanını (kayganlaştırıcısını) üretme yeteneğini azaltabildiği veya yok edebildiği; örneğin, serviksin çıkarılması, iç kayganlık için yardımcı olan servikal mukusu da çıkarılmasını içerdiğine de değindiler.

Dr. Lersch ve Bayan Dreibelbis'e göre, dispareni (cinsel ilişki sırasında ağrı) yaşayan hastalar için, özellikle vajinal dokuya özel olarak formüle edilmiş ve vajinanın mukozal dokusunca emilebilen bir vajinal nemlendirici önerilebilir. Bu tür ürünlerin kullanımı, kayganlaştırıcıların etkinliğini artırabilir ve vajinal dokunun bütünlüğünü yeniden sağlamaya yardımcı olabilir. Bu tür nemlendiriciler, reçetesiz olarak jeller, kremler veya fitiller şeklinde mevcuttur ve hormon içermezler.

Dr. Lersch ve Bayan Dreibelbis'e göre ayrıca, yanma, kaşıntı, tahriş, dokunun kırılganlığı ve cinsel ilişki sırasında ağrı durumlarında vajinal östrojen de yardımcı olabilir. Yeterli östrojen tedavisi, vajinal pH ve mikrofloranın normalleşmesini teşvik edebilir, vajinal salgıyı artırabilir ve cinsel ilişki sırasında ağrı ve kurulukları azaltabilir. Ayrıca, vajinal daralmanın önlenmesine yardımcı olmak için dilatatör tedavisi ve cinsel ilişki sırasında rahatlamaya yardımcı olabilecek penetrasyon tamponları kullanılabilir.

Son olarak Bayan Dreibelbis, ileriye dönük, daha geniş bir hasta popülasyonuna hizmet verebilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. 

“LGPTQIA (bireyler) cinsel sağlık araştırmalarına dahil edilmemiştir ve bu insan grubunda tanımlanan kişiler daha önce hiç olmadığı kadar fazladır. Ayrıca, klitorisi radyasyonun etkilerinden koruma üzerine de başlangıç çalışmaları olduğunu da biliyorum ve bunların son derece önemli olan yeni araştırmalar olduğuna inanıyorum.”

 

Kaynak:
Splete, H. (2024) Addressing Sexual Dysfunction in Women's Cancers. Medscape: https://www.medscape.com/s/viewarticle/addressing-sexual-dysfunction-womens-cancers-2024a100061y